Türk ve Çinli uzmanlar terörü konuştu

  2019-06-25 17:13:26  cri

(CRI Türkçe)

Terörün acımasızlığı ve yıkımı konusunda bütün dünya hemfikir görünüyor; ancak dünyanın herhangi bir yerindeki bir terör saldırısının ardından, ilgili ülkelerin dışişleri bakanlıkları ve uluslararası örgütlerden gelen "şiddetle kınama" açıklamaları, terör salgınının yayılmaya devam etmesini engelleyemiyor. Hepimiz, terörü, dünyanın uzak bir coğrafyasında, bizden çok uzak bir musibet olarak görmeye devam ediyoruz. Patlayan bombalar, havaya uçan bedenler, çatışmalar, sanki içinde yaşadığımız hayatın değil de, "haberler"in konusu gibi geliyor bize.

Terörün yıkıcılığını, ancak başımıza geldiğinde anlıyoruz. Terör bir kez başımıza geldiğinde, bütün dünya acımızı paylaşsın, bize bunu yapanları kınasın istiyoruz. Bazı kınamaları hafif buluyoruz, kimin hangi saldırıyı kınayıp hangisini kınamadığını takip ediyoruz. Bu süreçte terörün kimlikler ve inançlar üstü o çirkin yüzünü bazen gözden kaçırıyoruz.

Terör, hangi kaynaktan gelirse gelsin, hangi motivasyonla yapılırsa yapılsın, hangi bayrağı dalgalandırıyor olursa olsun, hangi sloganı atıyor olursa olsun, insanlığın tükendiği bir duruma işaret ediyordur. Masum insanlara zarar veren, şiddeti tek geçerli yol olarak dayatan hiçbir hak arama mücadelesi meşru kabul edilemez. Terörle mücadele, en başta, bunun kabulüyle başarıya ulaşabilir. Hakkını terörle arayanlar, aslında temsilcisi olduklarını savundukları bir hakkı gasp ediyorlardır; terör, o hakkın dile getirilmesindeki bütün meşru talepleri devre dışı bırakır.

Terörün tahribatını anlatan sergi

90'lı yılların başından itibaren radikal grupların terör saldırılarının acı izleri Urumçi'de bir sergiye dönüştürüldü. Terör ve şiddet olaylarını gösteren sergi, terörün bölgede yarattığı tahribatı gözler önüne seriyor. Teröristlerin eylemlerde kullandıkları silah, pala ve bomba düzenekleri de sergide teşhir ediliyor.

Sergi, uluslararası terörizm ve dini aşırıcılıktan etkilenen güçlerin, bölgede sayısız terör eylemi gerçekleştirdiğini, bunların Xinjiang bölgesinde sosyal uyum ve istikrarı sarstığı gibi, en temel insan haklarını da hedef aldığını kaydeden bir girişle başlıyor. Sergide, tekil ve birbirinden bağımsız gibi görünen tüm bu olayların, Uygurlar dahil bütün bölge halkını mağdur eden büyük bir şiddet dalgasının ürünü olduğu anlatılıyor.

Terörün dini ve kimliği yok

Peki, yapılması gereken nedir? Terörün kökü nasıl kazınacaktır? "Dağdaki son terörist ölene kadar mücadeleye devam" stratejisinin, şiddeti nihai olarak bitirmede pek de işe yaramadığını, hem Çin hem de Türkiye tecrübe etmiş iki ülkedir. Terörle mücadele, sadece güvenlik birimlerinin alacağı tedbirlerle sürdürülemez, bu aynı zamanda bir eğitim, kültür ve ekonomi konusudur. Zira terörün kimliği teşhis edilirken, bunun belli bir etnik grup ve inançla özdeşleşmesinin önüne geçilmesi, titizlikle yürütülmesi gereken bir çalışmadır.

1981 yılında kurulan Urumçi'deki Xinjiang Sosyal Bilimler Akademisi, felsefeden dine, tarihten hukuka, ekonomiden Orta Asya çalışmalarına, pek çok alanda araştırmalar yapan bir kurum. Burası aynı zamanda, bölgede şiddetin nedenleri ve çözüm yolları üzerine de kafa yorarak, merkezi hükümete önerilerde bulunuyor.

Geçtiğimiz günlerde Hürriyet, Star, TRT, İHA, Sözcü gazetesi gibi medya organlarından muhabirler ve bazı düşünce kuruluşlarından temsilciler bu akademiyi ziyaret etti. Türk ve Çin tarafı arasında, başta terörle mücadele olmak üzere, çeşitli konularda samimi bir sohbet gerçekleşti. Akademi başkanı Ding Shouqing başta olmak üzere Çinli uzmanlar, Türk tarafının sorularına yanıt verdi. Çin tarafının Atatürk devrimleri ve Türk modernleşmesi hakkındaki soruları da, sohbetin önemli bir kısmını oluşturdu.

"Uygurlar Çin'in gelişimine katkı yapmalı"

Türkiye'den bir düşünce kuruluşu temsilcisi, "Bağımsız bir ülke olan Çin'in tedbirlerini yargılama hakkına sahip değiliz, ancak sosyal bilimci olarak size önerilerde bulunabiliriz, terörle mücadele önlemleri alırken, sıradan insanların bundan etkilenmemesini sağlamak lazım" dedi ve ekledi: "Uygurlar Çin'in gelişmesinde bir engel olmamalı, Uygurların Çin'in gelişmesini katkı yaptığını görmek isteriz."

Türkiye'nin terörden büyük acılar çekmiş bir ülke olduğunu kaydeden Akademi Başkanı Ding Shouqing, terörün ortak düşman olduğunu belirtirken, inançların da ortak değerler olduğunuzun altını çizdi. Uygurların dans edip şarkı söylemeyi seven bir halk olduğunu dile getiren Ding, onları büyük Çin ailesinin asli unsuru olarak gördüklerini, Uygur kimliğinin radikalizmin kurbanı olmasına müsaade edilmeyeceğini söyledi.

Türk tarafı, Uygur konusunun, Çin-Türkiye ilişkilerinin "yumuşak karnı" değil, itici gücü olmasını istiyor. Türk kamuoyunun konuyla ilgili hassasiyetleri doğrultusunda bu tip temasların artırılması ve soru işaretlerinin giderilmesi isteniyor. İlerleyen günlerde Xinjiang Sosyal Bilimler Akademisi'nden bazı uzmanların Türkiye'ye davet edilmesi planlanıyor.