Yorum: Floyd'un ölümü ABD'deki kanlı ırkçılığı tekrar ortaya çıkardı

  2020-05-30 20:58:57  cri

CRI Haber Merkezi

ABD'nin Minnesota eyaletinde bulunan Minneapolis kentinde siyah Amerikalı George Floyd'un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesinden sonra ABD'nin birçok bölgesinde protestolar düzenlendi. Söz konusu olay ABD'deki ırkçılık gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardı.

ABD'nin Minneapolis kentinde, 25 Mayıs'ta George Floyd isimli bir siyah Amerikalı sahte para kullandığı şüphesiyle polis memurları tarafından gözaltına alındı. Polislerden biri Floyd'ın boğazına diziyle birkaç dakika bastırdı. Nefes alamayan Floyd hayatını kaybetti. Olayın görüntüsü internette yayıldı ve bütün dünyayı şoke etti.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, ABD'deki silahsız Afrika kökenlilerin polis tarafından öldürülmelerinin önüne geçilmesi için "ciddi eylem" çağrısında bulundu.

Şu an, olaya karışan polisler görevlerinden alındı ve haklarında soruşturma başlatıldı. Ancak bu adımlar, insanların öfkelerini yatıştırmadı. Minneapolis kentinde protestocular ile polisler arasında şiddetli çatışmalar yaşanırken, yağma ve kundaklama hadiseleri de gerçekleşti. New York dahil ABD'nin birçok bölgesinde de ırkçılığa karşı protestolar düzenleniyor.

Durumun kontrol dışına çıktığını gören ABD lideri sosyal medya hesabında, "yağma başlayınca silahlar ateşlenir" paylaşımıyla sert bir tavır sergiliyor. Bu tavır, Amerikalılar arasında büyük tepki uyandırdı. Bazı kişiler, Trump'ın ifadesinin Afrika kökenli protestoculara yönelik bir soykırım tehdidi anlamına geldiğine işaret etti.

COVID-19 salgınının patlak vermesinden sonra ABD'deki bazı siyasetçilerin salgın kontrolündeki başarısızlıklarının sorumluluğunu Çin'e atmasının ve Dünya Sağlık Örgütü'nü suçlamasının üzerine, yönetimin bir de ülkedeki ırkçılığı kışkırtması Amerikan vatandaşlarını iyice çileden çıkarttı.

Irkçılığın Amerikan toplumunda açtığı yaralar hâlâ bir türlü sarılamadı. Afrika kökenli Amerikalılar, ABD'nin ilk dönemindeki kalkınmasına ve inşasına son derece büyük katkılarda bulunmalarına rağmen, beyaz insanların çoğunlukta olduğu Amerikan toplumu tarafından asla gerçekten kabul görmediler. Günümüzde de aralarında Afrika kökenlilerin yer aldığı azınlık topluluklar gerek eğitim ve istihdamda, gerekse günlük yaşamda adaletsiz muamelelere maruz kalıyorlar. Daha da kötüsü, zaman zaman ABD toplumunda Afrika kökenlilere yönelik şiddetli gözaltılar ve zarar verici olaylar meydana geliyor.

ABD'deki Pew Araştırma Merkezi tarafından yayımlanan 2019 Amerika'daki Etnik Gruplar raporuna göre, Amerikalıların yüzde 40'ı ABD'nin ırk eşitliğinde yeterince ivme kaydedemediği görüşünde. Amerikalıların yüzde 60'ı da ABD'de etnik gruplar arasındaki ilişkilerin son derece kötü olduğu görüşünde. Afrika kökenlilerin yarısı ise ABD'de ırk eşitliğinin gerçekleştirilemeyeceğini savunuyor. Bütün bunlardan Amerikan siyasetçilerin övündüğü insan hakları karnesinin gerçeğe hiç uymadığını anlamak mümkün.

Irkçılık sorunu uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen, Amerikan siyasetçilerin samimi bir şekilde söz konusu sorun üzerinde durduğu az görülen bir şey.

İlgili araştırmalara göre, 2016 yılından bu yana ABD'de beyaz ırkın üstünlüğünü savunan düşüncelerin yükselişi, ırklar arasında çatışma ve nefretin artmasına yol açıyor.

Genelde ayrımcılığa maruz kalan azınlık gruplar, COVID-19 salgını döneminde de en çok zarar görenler oldu.

Mesela, New York'ta 26 Mayıs itibarıyla COVID-19'a yakalanan her 100 bin kişiden 1336'sının Latin Amerikalı ve 1495'inin Afrika kökenli olduğu, ölüm oranı açısından ise her 100 bin kişiden 225'inin Latin Amerikalı ve 214'ünün Afrikalı kökenli olduğu bildirildi. Bu sayılar, beyaz Amerikalılara göre çok yüksek. Los Angeles Times'te yayımlanan makalede de, salgının ABD'de zenginler ile yoksullar arasındaki farkı arttırdığı ve ırkçılığı tırmandırdığı ifade edildi.

Şaşırtıcı olan bir nokta daha var. Aşırı bencil ve acımasız Amerikan politikacılar, ülkede salgın kontrolünde başarısız olurken, kamuoyunun odağını başka tarafa çevirmek için ırkçılık meselelerini kullanmaya başladılar. Örneğin, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve diğer politikacıların defalarca yeni tip korona virüsünü "Wuhan virüsü" olarak adlandırması, Amerikan toplumunda Asya kökenlilere karşı ırk ayrımcılığının artmasına yol açtı. Bunun dışında, ABD'nin Meksika ve Orta Amerika ülkelerinden gelen sözde yasadışı göçmenleri zorla ülkelerine iade etmesi de Latin Amerika'daki salgın kontrolünü zorlaştırdı.

Amerikan politikacıların söz konusu girişimleri, ülkede virüsün yayılmasının önlenmesine engel olmanın yanı sıra, toplumda ırkçılık kaynaklı çatışmaları da arttırıyor. George Floyd'un ölümü ve birçok bölgede yaşanan protestolar Amerikan politikacıların kışkırtmalarından kaynaklandı, değil mi? Bu politikacıların bütün bu olaylardan dolayı Amerikan vatandaşlarından özür dilemesi gerekmiyor mu?